Haberlerin mahalleri, yâni: kendilerinden haber verilen hâdiseler:

Haberlerin mahalleri, yâni: kendilerinden haber verilen hâdiseler:


428 -: Efradı ümmet tarafından mütevatir ve meşhur tarikile de­ğil, ahad tarikile rivayet edilen haberler, hadislerin mahalleri, yâni: bu haberlerin mevzuunu teşkil eden hâdiseler, meseleler, ya hukukullahtır veya hukuki ibaddır. Hukukullahtan murad, ibadetler ile ukubetlerdir. Hukuki ibaddan maksat da bir takım akdler, muamelelerdir ki, aşağıda beyan olunacağı üzere üç kısma ayrılır.

İtikadiyat, haberi vahidin mahalli olamaz. Çünkü itikadı meseleler, yakiniyyata istinat eder. Haberi ahad ise zannîdir. Binaenaleyh itikadı hususlar, haberi ahad ile sabit olamaz.

429 -: ilâhî haklardan ibadetler, haberi vahid ile sabit olur. Şöy­le ki: gerek namaz, oruç, hac, zekât gibi bir ibadeti halise, yâni: bizzat maksut olan bir ibadet ve gerek abdest ve kurban gibi başka bir iba­det ve taat maksadile matlûp olan bir ibadet, rivayet şartlarını cami ve kitaba, sünneti sabiteye muvafık olan her haberi vahid ile sabit olur, onunla amel olunur.

Fâsİklerin, hâlleri mestur olanların haberleri ise kabul olunmaz. Yalnız diyanet hususunda, yâni: ibadetlerin muteallaklarında taharri şartile kabul olunabilir.

Binaenaleyh bir fâsik, bir suyun temiz olup olmadığını haber ver­se o suyun evsafı araştırılır, haberin doğruluğuna kanaat gelirse onun­la amel olunur, meselâ: mevcut suyun temiz olmadığım haber vermiş, başka da su bulunmamış olunca teyemmüm ile namaz kılmak caiz olur.

Çocukların, ma'tuhlann, gayri müslimlerin haberleri ise ne ibadet ve ne de diyanet hususunda kabul edilemez. Bunlar da bu hususa dair ehliyet yoktur, haberlerini kabul için bir zaruret de mevcut değildir.

«İbadetlerin bir kısmında ukubet ve meûnet ciheti de vardır. Me­selâ: keffareti katilde, keffareti yeminde, keffareti ziharda hem ibadet, hem de ukubet ciheti vardır. Maamafih bunlarda galip olan ibadet ci­hetidir. Keffareti savmde ise ukubet ciheti galiptir. Sadakai fıtır ile öşürde ise hem ibadet, hem de meûnet, yâni: fukaranın nafakalarına yardım ciheti vardır ve bunlar da meûnet ciheti, ibadet cihetine galip­tir. Bu cihetle de bunlar, çocuklara da, mecnunlara da vacib olur, yâni: onların da mallarından öşür ve —bir kavle göre-sadakai fıtır icap eder.

İşte bütün bu kabil ibadetlerde haberi vahid ile amel olunabilir.

480 -: Hukuku ilâhiyeden olan ukubat} mahzaya gelince bunla­rın haberi vahid ile sübutünde ihtilâf vardır. Meselâ: bir şahsın şarap içtiği veya sirkat ettiği haberi ahad tarikile haber verilse bu haber, ka­bul olunabilir mi?. îmam Ebu Yûsuf'ten rivayet edildiğine göre bu ha­ber, kabul olunur. Çünkü bunların beyyine ile, yâni: iki kimsenin usu­len şahadetüe sabit olacağında icnıa vardır. Bu beyyine ise haberi ahad-dan başka değildir.

Fakat İmam Kerhîye ve müteehhir âlimlere göre mücerred haberi ahad ile ukubet sabit olmaz. Zira h,aberi ahad, zannîdir, bunda şüphe vardır. Hududı şer'iye adını alan ukubetler ise şüphe ile sakıt olur. Bu hususta beyyine ile amel olunması kıyasa muhalif olarak: erkeklerinizden iki şahidin şahadetlerini isteyiniz) nassı celilile sabit bulunmuştur. Böyle kıyasın hilafı üzerine varid olan bir nass ise mevridine maksurdur, başkasına makisün aleyh olamaz.

431 -: Hukuki ;ibadm birinci kısmı, kendisinde ilzamı mahz bu­lunan akidlerdir: bey, icare, rida, nikâh, mülki yemin bu cümledendir. Bu akidlerde ilzam vardır. Böyle bir akdin muktezasına riayet lâzımdır. Meselâ: bir kimse bir malını satsa artık bundan dönemez, akd lâzım ve nafiz olmuş olur.

Bû kısımda haberi ahadm kabulü için velayet, lâfzı şahadet ve mümkün olunca adet şarttır, rivayetlerdeki şartların mevcudiyeti de lâ­zımdır. Çünkü bu kısımda ilzam bulunduğundan ziyade te'kide ihtiyaç vardır.

Binaenaleyh bir satış muamelesinin vukuunu mahkemede haber ve­recek kimselerde hem rivayet şartları aranır, hem de bunların en az iki kişi olup haberlerini «şahadet ederiz» diye te'kid etmeleri iktiza eder. Böyle olmazsa haberleri kabul edilmez.

Ancak bazı hâdiselerde, meselâ: çocuk doğurma hâdisesinde mü­teaddit kabilelerin bulunması mutad, örfen mümkün olmadığından bun­da bir kabilenin şahadeti de kabul edilir. Meselâ: doğan bir çocuğun iki kadından hangisine ait olduğuna dair bir ebe kadının haberi kabul edilerek o veçhile nesebi sabit olur.

432 -: Hukuki ibadın ikinci kısmı, kendisinde asla ilzam bulun­mayan muamelelerdir. Hediyelere, vedialara yesair emanetlere ve bun­lara benzer hususlara dair olan vekâlet ve risalet bu cümledendir. Bun­lara ait haberlerde muhbirin yalnız mümeyyiz olması aranır, başka şartlar aranmaz. Bu hususta mümeyyiz olan bir çocuğun, bir memlû-kün, bir fâsikin ve gayri müslimin haberleri kabul edilir. Çünkü bun­larda ilzam yoktur ve bunlar, içtimaî hayatta çokça vaki olan alelade şeyler olduğundan bunlarda bir takım şartların aranılması müşkîlâta sebebiyet verir.

Binaenaleyh bir mümeyyiz çocuk, bir şeyin bir şahsa hediye veya vedia olduğunu haber verse o şahsın bu habere mebni bunları kabz et­mesi, bunlarda tasarrufta bulunması caiz olur, hakkında zaman lâzım

gelmez.

Kezalik: bir mümeyyiz çocuk veya fâsik, bir şahsa filân'kimse ta­rafından şu hususa tevkil edildiğini haber verse o şahıs, bu habere meb­ni o hususta vekâlette bulunabilir. Bunda da bir ilzam yoktur. Çünkü bir kimse, başkasının hakkı taallûk etmedikçe vekilini azl edebilir. Ve­kil de vekâleti kabule mecbur değildir.

433 -: Hukukî ibadın üçüncü kısmı, kendisinden nün vechin ilzam bulunan, min vechin ilzam bulunmıyan muamelelerdir. Vekili azl, me'zu-nu hacr, şirketi fesh gibi. Dâr-ı harbden henüz dâr-ı İslama hicret etmiş bir mühtediye ibadet ve itaat gibi şer'î vazifelerin vücubu da bu cüm­ledendir.

Bu gibi hususlarda muhbir, fuzulî ise kendisinde hem akl, islâm, adalet, zapt gibi rivayet şartları aranır, hem tie âdet veya adalet şart bulunur. Fuzulî olmayıp vekil veya resul ise kendisinde aded ve adalet aranmaz. Bunun mümeyyiz olması kâfidir.

Meselâ : bir zat tarafından bir işe vekil olan şahsın bu vekâletten azl edildiğini kendisine âdil bir kimse veya âdil olsun olmasın iki kimse haber verse artık o şahsm vekâleti nihayet bulur, vekâlette devamı caiz olmaz.

Fakat bu haberi veren o zatın vekili veya resulü bulunsa kendisin­de yalnız temyiz aramr, adalet veya adet aranmaz, bunun haberile vekâ­let nihayete ermiş olur.

Bu üçüncü kısım, İmamı azama göredir. Bu kısımda min vechin ilzam bulunduğu için bu, ikinci kısım hükmünde değildir. îmameyne göre ise bu üçüncü kısım da ikinci hükmündedir. Binaenaleyh bu kısım­da da mümeyyizin, fuzulî olsun olmasın yalnız mümeyyiz olması kâfidir. Çünkü bu kısmı da muamelâttandır, bunda da bu gibi haberleri kabule ihtiyaç vardır. [14]