Nikahın Nevileri:

Nikahın Nevileri:


106 - : Nikâhlar, vasıflarının ve şartlarının mevcut olup olmaması itibarile sahih, fâsid, bâtıl nevilerine ayrılır.

Malum olduğu üzere ibadetlerde fesad ile butlan arasında fark yoktur. Bir ibadet fâsid olunca bâtıl olmuş olur. Çünkü bu babda fesad ve but­landan maksad, bazı şeraitin fevt olmasından dolayı bir ibadetin ibadet olmaktan çıkmasıdır, muamelatta ise böyle değildir. Nikâha gelince bu, müstesna bir mahiyeti haizdir. Nikâh, bir cihetten ibadetlere müşabihtir.' Meselâ: nikâh; nafile ibadetlerden efdaldir, beşeriyetin devamına, neza-hetine, tehzibi ahlâkına hadimdir. İşte bu bakımdan nikâh, ibadetlerden sayılır.

Nikâh, diğer bir cihetten de muamelâta müşabihdir. Meselâ: nikâh icab ve kabul ile yapılır, kendisinde şahadet cereyan eder, hüküm altına alınır, kadına bir mehr vermek lâzım gelir. Bu hususlar ise ibadetlerde carî değildir. Binaenaleyh bu bakımdan da nikâh, muamelât kabilindendir.

İşte fukahayı kiram, bu cihetleri nazara alarak bazıları nikâhda fesad ile butlanın müttehid olduğuna kail olmuş, diğer bazıları da bunların baş­ka başka olduğuna zahib bulunmuştur.

Bu ihtilâfın seme.resi, aşağıda yazılan bazı meseleler ile tebarüz etmek. tedir.

107 - : Şeraitini cami olan nikâhlar, sahih ve nafiz olarak mün'a-kid olınuş olur. Baliğ ve âkil olan bir erkeğin kendisi gibi baliğ, âkil bir kadınla nikâh manialarından beri oldukları halde yaptıkları akdi nikâh gibi.

Mümeyyiz olan çocukların kendi mübaşeretlerile şühud muvacehe­sinde yapacakları nikâhlar ise velîlerinin icazetlerine mevkufen, mün'akid olur.

108 - : Mükrehen vaki olan nikâhlar da sahih ve nafiz olarak mün'akid olur.

Binaenaleyh böyle bir nikâh, ademi kefaet gibi bir sebeb bulunma­dıkça fesh edilemez. Çünkü nikâh, talâk gibi tasarruf atta hezl, yani: muvazaa, lâtife ile cid müsavidir. Hâzil yaptığı akdin hükmünü asla kas-detmediği ve bu hususta ihtiyarı bulunmadığı halde nikâh, sahih olur. Halbuki ikrah, asıl ihtiyarı izale etmez, mükreh yaptığı şeyi yine bir kasd . ve irade ile yapar, mükrehün bini yapmakla ehveni şerreyni ihtiyar etmiş olur. Şu kadar var ki bu ihtiyar ve irade zayıftır, fâsiddir.

Maahaza ikrah vukuu, zevç ile zevceden her biri tarafından tasavvur olunabileceği gibi şahsi sâlis tarafından da tasavvur olunabilir. Bu suret­lerin hepsinde de Hanefiyyeye göre nikâh, şahindir. Ancak Hanefî kitapla rmın bazısında zevce tarafından vaki olan ikrah ile akdi nikâhın fâsid olacağı beyan olunmaktadır.

« (İmam Şafiîye göre nikâh ve talâk gibi tasarrufatıri muteber olma­sı, ihtiyara mübtenîdir. ihtiyar ise ikrah ile içtima edemez. İkrah, nazarı şeriatte, bir özür teşkil ettiği cihetle mükrehden sâdır olan sözün hükmü­nü iptal eder. Bir sözün sıhhati ise kasd ve ihtiyara menuttur. İkrah, mük-

enin mâfizzamirini, maksudı kalbisini beyan ettiğine delâlet etmez, belki defi şor kasdile mütekellim olduğuna delâlet eder. Halbuki sözün sıhhati, mâfizzamîre terceman olmak itibariledir.

Binaenaleyh mükrehin nikâh gibi, talâk gibi tasarrufatı fâsiddir. Hi-daye, Tuhtetel'muhtac.)

109 - : Şahidsiz olarak akdedilen nikâhlar, fâsiddir. Şahadete dair ileride tafsilât verilecektir.

110 - : Nikâhda cemleri caiz olmıyan iki kadından birile müteeh-hil olan bir şahsın diğerile yapacağı nikâh, fâsiddir.

Meselâ: bir kimse, menkuhesinin veya henüz ıddet içinde bulunan mutallâkasının neseben veya rızaan kızkardeşile veya halası, ammesi gibi sair mahremlerinden birisile evlense bu kadının nikâhı fâsid olmuş olur.

111 - : Başkasının zevcesile bilmeksizin yapılan nikâh fâsiddir. Meselâ: bir kadın, gaib bulunan zevcinin vefatını veya kendisini boşadığını haber almakla ıddeti hitamında - bu gaib zevcin berhayat oldu­ğuna veya boşamadığına muttali olmıyan -bir şahıs ile evlense de bilâ­hare o gaibin berhayat olduğu ve boşamadığı tahakkuk etse bu ikinci ni­kâh, fâsid bulunmuş olur.

112 - : Bir şahsın üç talâk ile boşadığı kadınla kablet'tahlîl yapa­cağı nikâh, fâsiddir. Gerek bu hususda hürmete vâkıf olsunlar ye gerek olmasınlar.

Bu, îmamı azama göredir. îmameyne göre "bu hürmeti bildikleri tak­dirde nikâh, bâtıl olmuş olur:

113 - : Bir kimsenin kendi mahremlerinden birile bilerek veya bü-miyerek yapacağı nikâh, fâsiddir.

Bu, İmamı azama göredir. îmameyne göre bu nikâh her halde bâtıl­dır. Şü kadar var ki, bilmiyerek bir yanlışhk neticesinde yapılmış ise işti-bah şüphesine binaen mücaseri hakkında haddi şer'î lâzım gelmez.

« (Fıkh-i Malikîde deniliyor ki: bir kimse mahreminden birile meselâ kendi kızile bilmiyerek.evlenmiş olsa bu hususdaki cehaleti, bir şüphe iras etmiş olur. Binaenaleyh bununla had cezası sakıt, neseb sabit olur. Ço­cuğa da malı yok ise nafaka vermesi lâzım gelir, aralarında übüvvet ve bünüvvet cihetile veraset de cereyan eder.)

114 - Nikâhı muvakkat, fâsiddir.

Benaenaleyh bir kimse, bir kadına şahitler huzurunda meselâ: "Seni şu kadar meblâğ mukabilinde bir ay müddetle tezevvüc ettim" veya "Seni şu kadar mehr ile bir müddet için nikâh eyledim" deyip kadın da kabul etse nikâh, sahih olmaz.

Tevkitinlâfzan olması lâzımdır, yoksa zevcin tevkile Kalben niyet etmiş olması, nikâhın sıhhatine zarar vermez. Şöyle ki: bir kimse, bir müddet beraber yaşayacağına veya bir müddet sonra boşayacağına kai-ben niyet ettiği halde müddet zıkretmeksizin meşru şartian dairesinde bir kadınla evlense nikâh, sahih olur. Niyete itibar olunmaz. Çünkü tevkit, lâfzen carî şeylerdendir.

Kezalik: bir kimse, yalni2 gündüzleri beraber bulunmak üzere bir kadın ile evlense nikâhları caiz olur. Zira bu surette nikâh, bir müddetle mukayyet bulunmuş olmaz. Bu veçhile nikâh olunan kadınlara «nehariy-yat» denilir.

Nikâhı muvakkatin fâsid olması, îmamı âzam ile Îmameyne göredir. imam Züfere göre nikâhı muvakkat, sahih olup tevkit bâtıldır. Çünkü bu zata göre tevkit, bir şartı fâsid demektir. Fâsid bir şart ise nikâhı iptal etmez, belki nikâh, sahih olur da şart, bâtıl bulunmuş olur.

(Sair1 eimmei kirama göre de muvakkat nikâhlar sahih değildir. Ancak bu nikâhın cevazı îbni Abbas hazretlerinden mervîdir. Onun asha­bından Ata ile Tavus da buna kail bulunmuşlardır. Böyle bir cevaz, îbni Cüreycden, Ebu Saîdi Huzrî ve Cabir Hazretlerinden de rivayet olunuyor. Maamafih îbni Abbas Hazretlerinin bu kanaatinden rücu etmiş olduğu da rivayet olunmaktadır.

115 - ; Nikâhı müt'a, bâtıldır.

Şöyle ki: bir kimse, şer'î manialardan hali olan bir kadına «Şu kadar meblâğ mukabilinde şu kadar müddet seninle temettü edeyim» veya «Sen­den şu kadar gün mutemetti olmak üzere sana şu kadar meblâğ vereyim» veya «Şu kadar kuruş mukabilinde bir müddetfoeni müt'alandır» yahut müddet zikretmeksizin «Şu kadar akçe mukabilinde seninle istimta1 ede­yim» deyip kadın da kabul etse aralarında nikâh, mün'akid olmuş olmaz.

Hanefî fıkıh kitaplarının bazısında nikâh müt'aya, nikâhı fâsid de­nildiği de vardır.

Bazi fıkıh kitaplarında nikâhı muvakkat, nikâhı müt'anın efradından sayılmıştır. Maamafih aralarında bazi farklar vardır. Ezcümle: nikâhı muvakkat, şahitlerin huzurunda muayyen bir müddet için tezvic ve tezev­vüc ve emsali tâbirler ile yapılır. Nikâhı müt'ada ise müt'a maddesinden me'huz bir tabir kullanılır ve bu nikâhta müddetin zikri, şahitlerin huzuru her halde bahis mevzuu değildir.

Nikâhı müt'a âmmei ulemaca bâtıl sayılmıştır. Bunun hürmetinde icmaı ümmet vardır. Hattâ «Behce» fetvasında deniliyor ki: «Zina etme­meğe şart eden bir kimsenin zevcesi, nikâhı müt'a ile alacağı kadına te-karrüb etmesile boş olur.» demek ki, nikâhı müt'a ile mukarenet, tam gayri meşru bir mukarenetten ibaret bulunuyor.

« (Maliki, Şafiî, Hanbelî kitaplarında da deniliyor ki: Nikâhı müt'a, ıcmaen caiz değildir, haramdır. Bu, müddet ile muvakkat olan bir "ikâh-tır. Bu müddet, gerek malûm olsun ve gerek olmasın.

Maliki fukahasmdan İbni Rüşd'e göre müt'a, şühud mahzarında mehr tesmiyesi ve velî marifeti ile muvakkat bir müddet için akdedilir. Muvak­kat olduğu için fâsiddir. Bilâ talâk fesh olunur. Buna mücaseret eden zevç ile zevce hakkında ta'zîr cezası iktiza eder. Bununla çocuğun nesebi sabit, iddet vacib olur. Feshedilmesi, tekarrübden evvel vukubulursa mehr lâzım gelmez. Tekarrübden sonra vaki olursa, mehr tesmiye edilmiş olsun olma­sın, racih kavle nazaran mehr lâzım gelir.

İbni Rüsd merhum «BidayetüTmüctehid» de diyor ki: Nikâhı müt'a-îiiıi lar^-T; Nebeviden tahrim buyuruhnuş olduğuna dair ©lan haberler, mü tevaürdir. Ashabı kıranım ekserisî7 fukahayı ensann kâffesi bu tahrime kaildir. Ancak hu tahrimin zamanı vukuunda ihtilâf olunmuştur. Bu tah­rim, ya Havbsr jrününde veya Mekkei Mükerremenin fethi gününde veya Tebüi: ^;;^ves;nde voya. Haccetül'vedâda veya ömre tül'k azada veya Evtas vak'asında vaki olmuştur.)

Velhâsıl; Nikâhın büyük bir kıymeti ictimaiyesi vardır. Nikâh, mü-cerred şehvet muktezası olarak meşru kılınmış bir muamelei âdiye değil­dir. Belki nikâh, kendisile tevessül olunacak bir takım mühim maksat­ların, gayelerin husulü için meşru kılınmıştır. Binaenaleyh gerek nikâhı muvakkat ve gerek nikâhı müt'a "bu gibi maksatların, gayelerin husulünü temin edemez.

Filhakika bu nikâhlar, mücerred sehevatı teskin için muayyen veya gayri muayyen, fakat herhalde mahdut bir zaman için akdedilmiş olacak­tır. Bunlar ile zevciyetin bekası, tenasülün devamı gibi mesalih, temin edilemez. Bunlar ile asıl nikâhtan matlûp olan -aile teşkili mümkün, bir takım dinî ve dünyevî menafiin husulü kabil olamaz.

Binaenaleyh mücerred nefsanî duygulan tesbin ve tatmin için yapı­lacak bu gibi devamsız nikâhlar, bir nice mahzurları müstelzim olabile­ceğinden bunların tahrim Duyurulmuş olması, muktezayı hikmet bulun­muştur.

116 - : Bir müslimenin bir gayri müslim ile izdivacı bâtıldır.

Binaenaleyh bir müslimenin herhangi bir gayri müslim ile nikâhı mün'akid ve üzerine nikâh hükümleri müterettib olmaz. Aralarını derhal ayırmak lâzım gelir. Hattâ bu gayri müslim, nikâhtan sonra islâmiyeti kabul etse de yine aralarını tefrik iktiza eder. Çünkü bu akid esasen bâtıl olduğundan kendisine icazet lâhik ve sıhhate münkalib olmaz.

Bu nikâhın dînen memnuiyeti, Kur'anı hakimin sarahatile, ahadisi şerife ve icmaı ümmet ile sabittir. Ezcümle bir hadisi şerifde: «Biz ehli kitabın kadınlarile evlenebiliriz, fakat onlar bizim kadınlar ile evlenemez-ler» buyurulmuştur. Mebsut. Bedayî. Bu husustaki meşruiyet ve memnuiyet, dini bir siyaset, içtimaî bir hikmet muktezasıdır. Malûm olduğu üzere erkekler, aile hayatında hâkim, kadınlar ise birçok hususlarda kocalarına tâbi bulunurlar. Bu cihetle bir müslimin bir kitabiyye ile evlenmesinde o kadar büyük bir mahzur görü­lemez. Fakat bir müslimenin bir gayri müslim ile evlenmesi, birçok mah­zurlara sebebiyet verebilir.

Müslümanların daima hâkim ve kendi maddî, manevî varlıklarım mu­hafız bir durumda bulunmaları, islâm siyasetinde bir umdedir. Bir müs­limenin bir gayri müslim ile izdivacı ise o müslimenin akidesindeki saffeti, dinindeki metaneti, kendi milliyetine olan merbutiyetini ihlâl eder. İslâm efradının tekessürüne hizmet etmesi matlûp olan böyle bir kadının doğu­racağı çocuklar, babalarına tâbi olup islâm âlemine yabancı bir vaziyet alarak gayri müslim bir muhitin kuvvetini, kesreti nüfusunu temine hiz­met .edebilirler.

Bir de düşünmeli ki; müslümanlar, bütün edyanı ilâhiyyeye, bütün peygamberlerin nübüvvetine mu'tekittirler, ezcümle Hazreti Musanın da, Hazreti Isânın da birer nebiyyi zîşan olduğuna kanidirler. Sair milletler ise yeryüzünde en son ilâhî, semavî bir .din olan islâmiyete mu'tekid de­ğildirler. Bu ebedî, ulvî dinin mübelk'ği olan hatemül'enbiya hazretlerini "musaddik değildirler. İşte bu bakımdan da müslümanlar ile onların ara­sında büyük bir fark vardır. Artık bir müslimenin bir gayri müslim ile izdivacı asla hikmete, maslahata muvafık görülemez.

Şunu da ilâve edelim ki: bir takım ferdî, içtimaî, dinî düşünceler do-İayısıyledir ki birçok gayri müslim milletlerce de kendi Günlerindeki ka­dınların sair edyan erbabile izdivaç etmeleri caiz görülmemektedir. Ez­cümle katoliklerce ihtilâfı din, nikâhı mubtil olan sebeplerden biridir. Bu sebep, kilisenin emrile bertaraf edilemez, ihtilâfı mezheb de nikâhın esbabı maniasından sayılmıştır. [8]