Zevceynin Mütekabil Hakları Ve Vazifeleri

Zevceynin Mütekabil Hakları Ve Vazifeleri :


562 - : Zevc ile zevcenin bir takım karşılıklı hakları ve vazife­leri vardır. Bunların bir kısmı, aslî haklar, vazifelerdir ki, bunlara ria­yet kazaen lâzım gelir. Diğer bir kısmı da fer'î haklar, vazifelerdir ki, bunlara riayet de ahlâkan ve diyaneten icab eder. Bunların başlıcaları şunlardır :

(1) : Zevç, zevcesinin mehrini, nafakasını vermekle mükellef ol­duğu gibi zevce de zevcinin meşru olan emirlerine itaatle mükellefdir.

(2) : Zevç ile zevce arasında sadakat, emniyet, meveddet, muave­net, ihtiram, iffet ve şerefi muhafaza gibi güzîde hasletlerin mevcudiye­ti bir vecibedir.

(3) : Zevç, zevcesile kavlen ve fi'len güzelce muaşeret ve muame­lede bulunmaya, zevce de bilmukabele zevcine hürmetkar olarak onun haysiyetini, mallarını siyanet etmeğe diyaneten mecburdur.

(4) : Zevç ile zevceden her biri diğerinden meşru bir dairede intifa ve istimta hakkına mâlikdir. Binaenaleyh zevç, hayz ve nifas gibi arızî hallerden hâli bulunan zevcesinden istimta talebinde bulunabileceği gibi zevcenin de zevcinden istimta mütalebesine salâhiyeti vardır. Hattâ zev­cin bir defa olsun mukareneti hükmen lâzım ve birden ziyade mükarene-ti de hüsni muaşeretten madud olub nikâhı idame edeceği cihetle diya­neten vacibdir. înnîn bahsine müracaat!

(5) : Mehri. tamamen müeccel olan veya tamamen veya kısmen muaccel olub da o veçhile istifade bulunan bir kadın, kocasının meskeni şer'î olan hanesinde (ikamete ve rızası olmadıkça harice çıkmamağa mecburdur. Şu kadar var ki bir kadın, yanında mahremlerinden biri bu­lunmak şartile hac farizesini eda için sefere azimet edebilir. Velev ki, kocası razı olmasın. Çünkü zevcin hakkı, farzı ayn üzerine tekaddüm edemez.

Kezalik : Bir kadın, başkaları üzerinde olan hakkını zevcinin izni olmasa bile gidip alabilir.

Kezalik : Bir kadın, babası müzmin veya marazı mevt ile marîz olub da bakacak kimsesi bulunmadığı takdirde kocasının izni olmasa bile gidib bakabilir. Velev ki babası gayri müslim olsun. Şu kadar var ki, gaybubeti müddetinde nafakası kocası üzerine lâzım gelmez.

(6) : Zevç, zevcesinin ebeveynini gece yatmamak üzere haftadan haftaya gelmekden ve gelemedikleri takdirde zevesini cuma günlerinde onları veya evvelki kocasından olan evlâdını gidib ziyaret etmekden menedemez. Çünkü ziyaret etmemek, kafi rahinıo' müed'di olacağından caiz değildir.

(7) : Bir hâdise zuhurunda zevç, bizzat istiftadan istinkâf ettiği takdirde zevce, bilâ izin gidib istiftada bulunabilir.

Zevç, dinî meseleleri kendisine talim edemediği takdirde zevcesinin taallüm için ara sıra ilim meclisine gitmesine izin vermesi lâzımdır.

(8) : Bir erkek, zevcesini yabancıları ziyarete ve düğünlere gitmekden men edebilir. Menahi mahallerine gitmesine mezuniyet verirse ikisi de ma'siyeti irtikâb etmiş bulunur.

(9) : Zevç, zevcesini nafile oruç tutmakdan,- nafile gece. namazı kılmakdan, nafile hac için sefere çıkmakdan men edebilir. Çünkü zev­cin haki, nafileden ve farzı kifayeden mukaddemdir.

(10) : Zevç, zevcesinin ona buna teberrüan hizmetde bulunmasını ve kazanç talebi için ve taayyün etmiş olsa bile ebelik ve gassalelik için hanesinden çıkmasını men edebilir. Çünkü nafakası zevci üzerine vacib olduğundan zevce, kesb ve ticaretde bulunmakdan, müstağnidir ve baş­kasının hizmetile meşgul olması, zevcin zararım müstelzimdir.

(11) : Zevç, velayeti tedib hakkına mâlikdir, zevcesini gayri meşru, meselâ : iffete münafî hareketinden dolayı şer'î müsaade dairesinde te­dibe müstahikdir. Bu te'dib; öğüt vermek, tekdir etmek veya hafif, gay­ri mübirh bir suretle döğmek gibi bir veçhile yapılır. Şöyle ki : İtaati lâzım gelen hususlarda zevcine itaat etmiyerek nâşeze namını alan bir kadın, te'dibe lâik olur, bu te'dib için tedricî bir suretde ve hakimane bir tarzda hareket edilir.

Meselâ : Bir erkek, nâşize olan refikasına evvelâ : rifk ve mülâ-yemetle öğüt verir, mütenassih olmasa firaşinden uzaklaşdıracağmı kor­kutma makamında bildirir, bu da faide vermezse kendisini tıraşından bilfül uzaklaşdırır. Veya firaşma aldığı halde kendisile konuşmayı terk eder. Bunun üzerine de nüşuzünü bırakmazsa cerhi ve fazla elemi mucib olmıyacak bir tarzda kendisini doğer. Bu muamelelerin hiçbiri faide vermeyince de aralarını ıslaha çalışmak için kendi aileleri efradından münasib birer hakem tayin edilmesini temine çalışır.

(12) : Zevcin zevcesini tedib hakkı, onun yalnız nüşuz haline mün­hasır değildir. Hayz ve nifasdan veya cünüblükden temizlenmiyen veya sair dinî vecibelerini ifa etmiyen veya sair muharrematdan birini irti-kâbdan çekinmeyen bir kadını da ta'zir maksadile tedibe zevcinin salâ­hiyeti-vardır.

Bir erkek, zevcesini münasib görmediği tavr ve hareketinden zecr ve rayihasından müteezzî olduğu şeyleri yiyib içmekden, kullanmakdan men edebilir.

Fakat vaki olan te'dib ve ihtar üzerine nüşuzünü veya sair yolsuz hareketlerini terk ile iaat dairesine dönen bir kadın hakkında da mücer-red inad saikasile veya eziyet vermek maksadile hecr ve darbde bulunmak caiz ve sabık seyyiesinden dolayı serzenigde bulunmak muvafık ol­maz. Böyle bir hareket, Kur'anı Kerîmin nassı mübnîile memnudur. Nü-şuz ve ta'zîr meselelerine de müracaat!

(13) : Bir kadın, kamilen veya kısmen muaccel olan mehrini ta­mamen istifa edinceye kadar zevcini zevciyyet hukukundan men edebilir. Hattâ kadının bu suretle vukubulan men'ine binaen kocası, vermiş ol­duğu mehr mikdarım istirdad edemez.

Kezaîik : Bir kadın, mehri müecceli bilâhare kocası tarafından ta­cil edilmiş olunca da bunu istifa edinceye kadar kocasına itaatden imti­na edebilir. Lâkin kocası, mehri muacceli ifadan mukaddem tekarrüb edeceğini şart ederse bu şart, sahih olur.

(14) : Mehri muaccelini garimine havale eden. bir kadın, bu meh­rini garım istifa edinceye kadar kocasını zevciyyet haklarından men ede­bilir.

(15) : 'Mehr, kısmen veya tamamen müeccel olduğu takdirde zev­ce, ne ecelin hululünden evvel ve ne de sonra zevcini zevciyyet huku­kundan men edemez. Akİdden sonra olan te'cil de hini akiddeki te'cil hükmündedir. Şu kadar var ki, kısmen müeccel olduğu suretde muaccel kısmı istifa edinceye kadar men'e müstahik olur.

(16) : Bîr kimse, mehri meselâ Bir sene müeccel olmak üzere tezevvüc ettiği kadınla bu müddetin hitamından mukaddem mehr namı­na bir şey vermeksizin zifaf olmak istiyebilir. Gerek akd zamnında bu müddetten mukaddem zifaf olacağını şart koşmuş olsun ve gerek olma­sın. Fakat imam Ebu Yusüfe göre bunu şart koşmayınca zifafa müsta­hik olmaz. Fethül'kadîr, Bahri Raik, Hindiyye.

563 - : Bir kadın, kocasının gideceği yere kendisile beraber git­meğe mecbur mudur?.. Bu mesele izaha muhtacdır. Şöyle ki: Bu husus-da fukahayı kiramın kavülleri, şu dört surete irca edilebilir :

(1) : Zevç, mehri muaccelini verdikden sonra zevcesini, rızası ol­sun olmasın, mesafei seferden dûn bir mahalle, meselâ : şehirden köye veya köyden şehire götürebilir. Çünkü bu, gurbetden sayılmaz. Bu, bir mahalleden diğer bir mahalleye nakl kabilindendir. Minehül gaffar.

(2) : Zevç, mehri muaccelini veya tacili mütearef olan mikdarı mehrj verdikden sonra zevcesini, rızası olsun olmasın, istediği beldeye götürebilir. Mehrin tamamı müeccel olduğu suretde de hüküm böyledir. Zâhirürrivaye bu veçhiledir. Hidaye, Ankaravî, Camiül'füsuleyn.

(3) : Zevç, mehrini tammen vermiş olsa dahi zevcesini, rızası ol­madıkça zamanımızda başka memlekete götüremez. Çünkü gurbet, za­rardan halî değildir. Ev/elce erkeklerde salâhı hal, galib olduğundan zevciyyet hukukuna riajet eder, zevceleri hakkında zulüm ve i'tisafda bulunmazlardı. Zamanımızda ise böyle değildir. Kadın, kendi kavm ve kabilesi arasında bulundukça kocasından emin olabilir. Lâkin başka memlekete nakl edilince iş başkalaşır, kadın garibetüd'diyar olur, ica­bında sığınacak bir kimse bulamaz. Bu suret, müftabih görülmektedir. Ankaravî, Reddi Muhtar.

(4) : Zevç, müeccel ve muaccel mehri tamamen eda etiği, kendisi de emîn bulunduğu takdirde zevcesini istediği beldeye götürebilir. Fakat mehrin tamamım eda etmedikçe veya kendisi emîn bulunmadıkça zev­cesini rızası olmaksızın ahar diyara götüremez. Tenvirül'ebsar.

Müteahhir fukahamızdan îbni Abidîn merhum diyor ki: Bu husus­da zevcin hali nazara alınır, zevç; eğer emîn, yani: zevciyyet hukukuna riayetkar olmaz da kendisine eza ve cefada bulunmak veya malını elin­den almak gibi bir maksadla zevcesini başka bir memlekete nakletmek isterse bu takdirde zahirrürivaye veçhile fetva vermek caiz olmaz. Çün­kü yakinen,biliriz ki, İmamı Âzani-da bu naklin cevazına kail değildir.

Fakat olabilir ki, garibüddiyar bir kimse, diyarı gurbetde kendisi gibi bir garibetüddiyar ile evlenir de o diyarda kolaylıkla maişetini te­min edemez. Kendisi emin olduğu halde zevcesini kendi beldesine veya sair bir memlekete nakl etmeğe lüzum görür. Bu takdird ise zahirürri-vaye veçhile amelden udul edilemez. Reddülmuhtar.

Velhâsıl : bu, düşünülecek hukukî, içtimaî bir meseledir. Bugün ha­yat mübarezesinde bulunmıya mecbur olan erkekler, maişetlerini, şeref ve haysiyetlerini temin maksadile her tarafa can atmakda, ticaret, sa­nat, memuriyet gibi birer maişet vesilesile gurbet illerini ihtiyara mec­bur kalmaktadırlar. Şimdi böyle bir ıztırar saikasile bulundukları belde lerden ayrılan erkeklere zevcelerinin refakat etmemesi, aile teşkilinden beklenilen gayeye elbette tevafuk edemez.

Bununla beraber zamanımızda kocalarının himayelerinden mahrum kalacak bir takım kadınların ahlâkını, tarzı hayatını düşünmek de icab etmektedir. Bir kadının kocasına refakatden istinkâf ederek kendi ba şma memleketinde kalmasındaki mahzur, zevcine refakatinden tevellüd edeceği melhuz mahzurlardan daha mühimdir.

Binaenaleyh hastalık gibi, yollarda emniyetin kat'î suretde fıkdanı gibi meşru bir mani bulunmadıkça kadınların kocalarına refakat etme­leri daha muvafık görülür.

« Hanbelî fıkhına aid «Neylülmeârib» adındaki kıymetli bir eser­de yazılı olduğu üzere zevç ile zevce arasındaki ülfet ve inzimama «îş-retünnisa» denilmekdedir. Bu kitabda da beyan olunduğu üzere zevç ile zevceden her birinin diğeriîe maruf veçhile güzel muaşeretde bulunması lâzımdır. Bunlar biribirile güzelce sohbet etmekle, biribirine eziyet ve­recek şeylerden geçinmekle, biribirinin hakkında kadir oldukça mumalalada bulunmamakla, birbirine karşı minnet, kerahet, göstermemekle mükellef di rler.

Maatnafih zevcin haki, zevcenin hakkından daha büyükdür. Nite­kim Kuram Kerîmde Duyurulmuştur. Zevç, zevcesini hanesinden çıkmakdan men edebilir. Veiev ki ebe­veynini ziyaret ve ıyadet için olsun veya cenazelerinde hazır bulunmak için olsun. Meğer ki haneden çıkmaya kat'î bir lüzum görülsün.

Kezalik: Bir erkek, refikasını sarhoşluktan men edebilir. Veley ki, refikası zimmiyye olsun.

Kezalik : Zevç, zevcesini hayizden ve nifasdan dolayı gusle icbar edebilir. Zevcenin bu hususda nıüslime veya zimmiyye olmasile hurre veya cariye olması müsavidir. Su parası zevce aiddir.

Kezalik : Zevç, müslim ve baliğ olan zevcesini cenabetden dolayı gusle icbar edebilir. Zimmiyye hakkında ise iki rivayet vardır. Birine göre icbar edebilir. Diğerine göre icbar edemez. İmam Mâlikin kavli de böyledir. Çünkü mukarenet, gusle mütevakkıf değildir. Bu hususda İmam Şafünin de iki kavli vardır.

Bir erkek, refikası hakkında gayur olmalıdır. Fakat ifrata sapma-malıdır. Tâ ki, bu ifratdan dolayı kadına kötülük isnad edilmesin. Erkek içinMâyık olan, kerih görse de refikasını imsak etmekdir.

Hür olan bir kadın hakkında nikâh tamam olub taleb vuku bulun­ca nefsini teslim için kocasının hanesine gitmek vacibdir. Meğer ki he­nüz istimtaı gayri kabil çocuk veya marîz veya hac için ihram halinde bulunsun. Veyahut kendi hanesinde, kendi beldesinde ikamet ettirilmesi meşrut olsun.

Bir kadın, vakıa kocasının hamirini yoğurmaya, ekmeğim pişirme­ğe, hanesini temizlemeğe, kuyusundan suyunu çekmeğe ve bu gibi sair hizmetlerini görmeğe hükmen mecbur değildir. Fakat evlâ olan, bu gibi hususlarda âdetin cereyamna bakmakdır, kadınların yapmaları âdet olan hizmetleri yapmakdan kaçınmamaktır. Zaten bir kadının bu gibi hizmetleri nefsi için yapması, kendisine aiddir. Meğer ki kendi nefsine bizzat hizmet eder takımdan olmasın.) Nafa bahsine de müracaat: [70]