Talakın Sıfatı Şer'ıyyesî

Talakın Sıfatı Şer'ıyyesî :


120 - : Talâklar, ya mubah olur, ya müstahsen olur veya kerih, mahzurdan gayra salim bulunur.

Talâklar, adedleri ve müsadif oldukları vakitler itibariyle de - mu­kaddimede ıstılah kısmında beyan olunduğu üzere - sünnî ile bid'î kı­sımlarına ayrılır. Sünnî olanlar da hasen ve ahsen nevilerine ayrılmışdır.

Sünnîden maksad, talâkın mubah olub itabı müstevcib olmaması de-mekdir. Yoksa sevabı calib demek değildir. Çünkü eb'gazülmubahat olan talâk, bir ibadet ve tâat değildir ki, bizzat sevabı calib olsun.

Bir talâkın hasen olması da bid'îye ve ahsen olması da hasene naza-randır. Yoksa talâklar, haddi zatında hüsn ile muttasıf değildirler.

Maahaza bir seyyieden, bir fazihadan halâs olmak maksadile meşru Ipir dairede yapılan bir talâk, dinî ve ahlâkî ve ahlâkî bir gayeye mütevec­cih bulunmuş olacağından bunun sevabı calib olmak mânasına mesnun ol­ması ve bu cihetle ligayrihi hüsn ile muttasıf bulunması da mutasavver­dir.

121 - : Bir talâkın sünnî, başka bir tabir ile mesnun olması, - ta­riflerinden de anlaşılacağı üzere - aşağıdaki üç şartın vücudile tahakkuk eder. Bu şartların vücudündeki şer'î hikmetler ise talâkların vukuunu azaltmak, fevt olam telâfi imkânım kolaylaştırmak, mutallâkalarm daha. az zarar görmelerini temin etmek gibi şeylerdir.

(1) : Talâk, tuhr haline, yani : hayz ve nifasdan halî bir zamana mü­sadif . olmalıdır. Çünkü bu halde bir tabiî bir nefret, şer'î bir tevakki mev-cud olduğundan zevcin muhakemesi emin değildir. Olabilir ki, bu nefret ve tevakki, kendisini talâka sevk etmiş olur da bilâhare tuhr zamanında nadim olur. Ve bu talâk, iddetin uzamasını mucib olacağından mutaîlâ-kanın da ziyade mutazarrır olmasını istilzam eder.

Şu kadar var ki, medhulün biha olmayan zevce hakkında talâkın hayz haline müsadif olmasında mahzur yokdur. Zira henüz zifaf vuku bulmadığı cihetle kendisine zevcin rağbeti bittabi ziyadedir. Bu rağbete rağmen talâka tasaddî etmesi, bir hacetin tahakkukuna delâlet etmiş o-lur. Hacet zamanında ise talâk, mübahdır.

Maamafih böyle medhulün biha olmayan zevce hakkındaki talâk ile iddet lâzım gelmeyeceğinden mutallakamn bu yüzden mutazarrır olması da melhuz değildir.

(2) : Talâk, zevç ile zevce arasında, mücameat bulunmamış bir tuhr içinde vaki olmalıdır. Çünkü mücameat bulunduğu takdirde zevcin cisma-nî arzusu azalmış, rağbetine fütur ânz olmuş olacağından zevcesine olan tabiî ihtiyacını tamamen takdir edemez. Artık bu halde yapılan talâk da bir hacetin tahakkukuna delîl olamaz. Maahaza bu mücameatdan dolayı ileride hamil zuhur edebileceği cihetle yapılan talâkdan nedamet husulü de melhuzdur.

Lâkin hamil evvelce zuhur etmiş bulunursa mücameati müteakib ta-lâkda mahzur yokdur. Zira bu takdirde talâk, iddetin uzamasını mucib ye mücameat, rağbetin azalmasmı müstelzim olmaz. Çünkü hamlin zuhuru, zevcin pederâne şefkatini tahrik ve rağbetini tezyid ederek zevci,yyet ra­bıtasının muhafazasına itinasını temin eder. Buna rağmen talâka teves­sül olunması, bir zaruretin tahakkukuna delâlet edeceğinden artık bu ta­lâk sünnete münafi olmaz.

Âdet görmeyen bir kadının mücameatden1 sonra tatîik edilmesinde de mahzur yokdur. Çünkü bu mücameatden dolayı gebelik ihtimali mevcud değildir. Bu .talâk ile iddetin uzaması da melhuz bulunmaz.

(3) : Yalnız bir talâkı ric'î ile iktifa edilmelidir. Çünkü bir talâk ile hacet zail ve nedamet halinde mâfâtı telâfi kolaylıkla kabil, talâkların adedi de ziyadan mahfuz bulunmuş olur. Mutallâka da zevcine karşı nikâ­ha mahal olmak kabiliyetinden mahrum kalmayacağmdan daha az mut-zarır ve mütevahhiş bulunur.

Maamafih böyle bir talâkdan sonra iddetin irikızasina kadar tuhr hal­lerine ve hayz görmeyen veya gebe bulunan zevcelere göre de aylara tevzian müteferik iki talâk daha yapılabilir. Şu kadar var ki, evvelki tak dirde talâk, sünniyyi ahsen, ikinci takdirde ise sünniyyi hasen olmuş olur.

Şöyle ki : Zevç, evvelâ bir iki talâk ile temrin ve nefsini tecrübe eder. Müfarekate sabr edemezse müracaatde bulunur. Amma nikâhın zevali­ne sabr eder, nikâhı tecdit ümidini kesmeğe lüzum görürse bir talâk da­ha vererek - tahlil bulunmadıkça - nikâhı iade imkânım izale etmiş o-lur. Artık bu yoldaki bir talâk, hacetin vücuduna delâlet edeceğinden sün­nete muhalif sayılmaz. Çünkü tabiatlerin tenafürü, huyların tebayünü, hafî olduğundan ibu hususdaki hacetin hakikatine ıttıla müşkildir. Belki böyle üç talâka kıyam edilmesi, hacetin tahakkukuna delâlet etmekle ha­cet makamına ikame edilir. Hacet tahakkuk edince de talâkda mahzur ~ hürmet kalmaz.

Meselâ : olabilir ki, 'j r erkek, zevcesinin kötü terbiyesine ve kendi-sile imtizaç edemiyeceğine kat'iyyen kani olduğu hâlde kalbinin temayül­lerine mağlûp olarak bundan bir türlü vaz geçemez, bir iki talâk ile iktifa etdiği takdirdeise nefsini ric'atden, nikâhı tecdit etmekden men edemez. Artık bu halde nefsini tahlis, zevciyyeti iade ümidini kat' için üç talâka lüzum görür.

122 - : Yukarıda yazılan üç şartı muhtevi talâklar, sünnîdir. 0 şart­ları cami olmayan talâklar ise hikmet ve maslahata münafi, sünnete mu­halif olacağı cihetle bid'îdir, menhiyyün anihdir. Maahaza bu hususdaki neyhin vücudu, talâkın sıhhati vukuuna mani değildir. Çünkü bir fi'lin nehy edilmiş olması, onun her halde butlanını icab etmez.

123 - : Hayz zamanına müsadif olan talâkı fcid'îye «talâkı mahzur talâkı fâsid» de denir. Böyle bir talâkdan sonra ric'at kabil ise bid'ati izale için müracaat vacibdir. Sonra zevç, lüzum görürse sünnet veçhile tekrar tatlikde bulunabilir.

124 - : Gebe veya ayise bulunan bir zevce hakkında müeampatden -hail olmayan, bir tuhr = temizlik içinde ric'iyyen vukubulacak bir talâk, bid'î değildir.

Talâkı bainin sünnî olabilmesi de muhtelefün fihdir. Ancak" muhalea, hayz haline müsadif olsa da sünnî sayılır. Mebsud, Bedayî, Fethülkadîr, Tebyinülhakayık, Reddi Muhtar.

« (Malikîİeregöre talâklar, sünnî ile bid'îye ayrılır. Bid'î olanlar "da mekruh ile haram kısımlarına münkasimdir. Şöyle ki : Talâkı sünnî, ya­pılmasına sünnetin izin verdiği talâkdır ki : zevceyi mücameat vaki ol­mayan bir tuhr halinde yalnız bir talâk ile tatlikden ibaretdir. Mekruh olan talâkı bid'î de : zevcin zevcesini bir anda iki talâk ile boşaması veya zevcesini kendisine mukarenetde bulunmuş olduğu bir tuhr haünde bir ta­lâk ile tatlik etmesidir.

Haranı olan talâkı bid'î de : zevcin zevcesini hayz veya nifas halinde iken boşanması ve zevcesini öir anda üç talâk ile boşaması ve zevcesinin bir cüz'ünü, meselâ elini boşaması veya talâkın bir cüz'ile, meselâ : yarı- sile tatlikde bulunmasıdır.

Talâk, zevcenin hayz ve nifas haline müsadif olursa bu ma'siyyetden kurtulmak için ric'atde bulunmak icab eder, sonra hali tuhrunda tatlik edilebilir. Şayet zevç, ric'atden kaçınırsa hâkim, kendisini tehdid eder, ıs­rar ederse bahs eder, bu da tesir etmezse darb eder, bu da müessir ol­mazsa bizzat hâkim, zevcin namına ric'atde bulunur, yani : ona ric'ati il­zam eder, zevciyyet rabıtasının iadesini hüküm vermiş olur. Velev ki zevç, böyle bir ric'at niyetinde bulunmasın. Hâkimin bu ilzamı üzerine zevç ile zevce arasında teıkrar mukarenet caiz ve tevarüs carî olur. Çünkü bu halde hâkimin niyyeti, zevcin niyyeti makamına kaim olur. Muhtasarı Ebizziya, Şerhi Hırsı.)

(Şafiîlere göre de talâklar, üç kısma ayrılır. Birincisi: talâkı sünnî­dir ki, zevcin medhulün biha olan ve tuhr ile iddet bekleyen takımdan bu­lunan ve zinadan veya şübhe ile mücameatden dolayı gebe bulunmayan zevcesini kendisine tekarrüb etmemiş olduğu bir tuhr halinde ıboşamasıdır.

ikincisi : talâkı bid'îdir ki, zevcin zevcesini hayz veya nifas, halinin evvelinde veya ortasında boşamasıdır, veya kendisine tekarrüb etmiş ol­duğu bir tuhr halinde tatlik etmesidir. Zindan veya şübhe ile mukarenet-den dolayı gebe bulunan bir zevce hakkındaki talâk da bu kabildendir.

Üçüncüsü : Sünnî ve bid'î olmakla mevsuf olmayan talâkdır ki, bu da medhulün biha olmayan veya çocuk veya ayise olub hayz görmeyen veya nikâhı sahihden dolayı gebe bulunan bir zevce hakkındaki talâkdır.

Talâkın iki, üç olması sünniyyete münafi değildir. Binaenaleyh üç ta- lâk ile tatlika her halde bid'î denilemez. Şu kadar var ki bu, kilâfı ev­lâdır.

Bir talâk, bir bakımdan sünnî, diğer bir bakımdan da vacib, haram, mekruh, mendub veya caiz olabilir.

Meselâ : Nafaka vermekden ve mücameatden âciz olan bir zevcin bu haline zevcesi razı olmazsa talâkı, vacib olur.

Bir kimsenin iki zevcesinden birini kerih görüp nöbetinde yanında gecelemeksizin, yani : beytutet hakkını yerine getirmeksizin boşaması ha­ramdır.

Bir kimsenin müstakime olub kendisine rağbet etdiği zevcesi var iken mücerred başka bir kadın nazarı şehvetini celb ederek müzeyyen gö­rülmekle o zevcesini tatlik etmesi mekruhdur.

Afife görülmeyen bir kadım tatlik etmek, mendubdur.

Bir kimsenin müstakibo olduğu halde tab'an kendisini sevmediği, ken-disile istimta'dan hoşlanmadığı, bununla beraber kendisini infakda bu­lunmak semahatini gösteremeyeceği zevcesini tatlik etmesi de caizdir. El-mozahibül'erbea.)

(Hanbelîlere göre de talâklar, sünnî,. bid'î ile sünnî ve bid'î olmamak üzere üç kısma ayrılır.

Şöyle ki : talâkı sünnî, medhulün biha olub gebe bulunmayan ve hayz gören takımdan bulunan zevceyi kendisine mukarenet vuku bulma­mış olan bir tuhr halinde bir talâkı ric'î ile tatlik etmekdir.

Talakı bid'î, talâkı sünnînin hılâfmadır. Binaenaleyh bir kimse, zev­cesini hali hayzmda veya kendisine mukarenet etmiş olduğu bir tuhr ha­linde boşasa veya medhulün biha olan zevcesini birden ziyade tatlik etse bid'î olmuş olur.

Sünnî ve bid'î ile mevsuf olmayan talâk ise. sagîre veya ayise veya hamlî zahir olmuş olan gebe kadın hakkındaki talâdır,

Hanbelî fukahasmca talâklar, diğer bir itibarile de şu beg kısma ay­rılır :

(1) : Vacibdir. Bu, zevcesi hakkında îlâda bulunduğu halde feyiden = rıicudan imtina eden bir zevcin terebbüsden sonra yaapcağı talâkdır. Bir de zevç ile zevce arasındaki şikakdan dolayı tayin edilecek hakemle­rin münasib görecekleri talâkdır.

(2) : Mübahdır. Bu, zevcenin kötü ahlâkından, faydasız yere kocası-m mutazarrır ediverin esinden dolayı yapılan talâkdır.,

(3) : Mendubdur. Bu, zevcenin hukuki ilâhiyeyi ifa hususundaki tefritinden veya iffetden mahrumiyetinden dolayı yapılacak talâkdır.

(4) : Mekruhdur. Bu, bir hacet ğörülmeksizin yapılan talâkdır.

(5) : Mahzur = haramdır. Bu, hayz halinde veya tekarrüb vuku bul­muş olan bir tuhr halinde yapılan talâkdır. Buna «Talâkı bid'at» de de­nir. Böyle bid'at veçhile olan talâkdan sonra ric'atde bulunmak, îmam Ahmede göre müstahab, diğer bir kavle göre de vacibdir. îmam Mâlik ile Davudi zahirî de bu vücube kaildirler. Fakat Hanefiyye ile imam Şafiîye göre ric'at, her halde icab etmez. Elmuğnî.)

(Bu hususda zahiriyye mezhebi, îbni Hazmin beyanına nazaran şu veçhiledir :

Hayz ve nifas haline veya mukarenet vukubulmuş olan bîr tuhr ha­line müsadif olan bir veya iki talâk, vaki ve nafiz olmaz. Zevciyyet oldu-. ğu gibi devam eder. Meğer ki bu halde üçüncü bir talâk daha yapılsın veya bu halde üç talâk birden verilsin. O takdirde talâk lâzım gelir.

Fakat bir kimse, zevcesini kendisine tekarrüb etmemiş olduğu bir tuhr halinde bir, iki veya üç ulak ile boşasa o veçhile talâk vaki olur ve bu talâk «sünnî» sayılır.

Kezalik : bir kimse, zevcesini gerek kendisinden ve gerek başkasın­dan gebe olduğu halde boşasa yine talâk vaki olur. Velev ki kendisine mukarenet etmiş olduğu bir tuhr haline tesadüf etsin.

Kezalik : Bir kimse, kendisine asla mukarenet etmemiş' olduğu zev­cesini hah hayzinde de olsa bir, iki veya üç talâk ile boşayabilir.

Asla hayz görmemiş veya âdetten kesilmiş olan kadın dahi gebe hükmünde olub dilenildiği vakit tatlik edilebilir. Elmuhallâ.) [1]