Usulün = Babaların, Dedelerîn, Validelerin Na­fakaları

Usulün = Babaların, Dedelerîn, Validelerin Na­fakaları :


222 - : Muhtaç olan babaların, dedelerin, validelerin nafakaları, aşağıdaki meseleler veçhile evlâd ve ahfadları üzerine lâzım gelir.

223 - : Nafaka alacak kimsenin füruu bulundukda nafakası yal­nız bunlara aid olur. Velev ki çocuk olsunlar. Bu hususda yalnız cüziyyet ve akrebiyyete itibar olunur. Mirasça itibar olunmaz.

Binaenaleyh nafakaya muhtaç bir kimsenin bir oğlu veya bir kızı ile oğlunun oğlu içtima etse nafakasını, yalnız oğlunun veya kızının ver­mesi icab eder. Oğlunun oğluna lâzım gelmez.

Füruun dereceleri müsavi olduğu takdirde ise nafakayı alesseviye .tahammül ederler. Meselâ : Bir kimsenin bir oğlu ile bir kızı veya bir oğlunun oğlu ile bir kızının kızı içtima etse nafakasını müsavat üzere ve­rirler. Halbuki bu halde kızının kızı vâris değildir. Fakat bunlar, cüz'-iyyet itibariyle müsavidirler. Veledelicab bu bintül'bintin liüm cedden nafaka almaya istihkakı vardır. İşte bu cihetle kendisi de men aleyhen iıefaka bulunmuşdur.

224 - : Men lehünnefakamn füruile usulü içtima etdikde evvelâ : evlâdı sülbiyye tercih olunur. Saniyen : cüz'iyyet cihetile akrebiyyet mu­teber olur. Salisen : veraset ciheti nazara alınır.

Binaenaleyh bir kimsenin oğlu ile babası veya validesi içtima etse nafakası, münhasıran oğluna aid olur. Babasile oğlunun oğlu veya kızı­nın kızı içtima etse nafakası yalnız babasına lâzım gelir. Amma lieb ced-dile oğlunun oğlu mevcud bulunsa nafakasım esdasen vermeleri icab eder. Çünkü bu üçüncü kısım, kürbiyyet cihetinden müsavi oldukların­dan hissei irsiyyeleri nazara alınır, nafakanın altıda birini ced, müteba­kisini de ibnül'ibn verir.

225 - : Men lehünnefakamn füru ile havaşîsi içtima etdikde irse bakılmayıb cüz'iyyet ve kurbiyyete itibar olunur.

Binaenaleyh bir kimsenin kızile ana baba bir kardeşi veya kızının evlâdile liebeveyn karındaşı içtima etse nafakasını birinci takdirde kızı, ikinci takdirde de kızının evlâdı tahammül eder. Çünkü kardeşde cüz'iy­yet yokdur.

226 - : Men lehünnefakamn füruile beraber usul ve havaşîsi içti­ma etdiği takdirde yalnız füru ile usul içtima etdiği suretdeki ahkâm cari olur. Çünkü bunlar, cüz'iyyet ve kur'biyyet cihetile havaşîye mü-reccahdırlar.

227 - : Fakir bir kimsenin yesârlan mütefavit iki oğlu bulunsa bakılır : tefavüt, cüz'î ise nafakayı müsavat üzere verirler, fazla ise ve­recekleri nafaka miktarı da mütefavit olur.

228 - : Bir kimsenin nafaka vermekle mükellef iki oğlundan biri, na­faka vermekden imtina veya tegayyüb edib de tahsili müteaszir bulun­sa hâkim, nafakanın tamamını verib bilâhare hissesile kardeşine rücu etmek üzere oğluna emr eder.

229 - : Bir kimse, babasının zevcesine infaka mecbur değildir. Fa­kat babası kötürüm veya hasta olmak gibi bir sebeble hadime muhtaç bulunursa hadiminin nafakasım da vermeğe mecbur olur. Bu ha­dim, babasının zevcesi veya cariyesi olabileceği gibi bir yabancı da ola­bilir.

230 - : Fakir olub da kocaları, bulunmayan kadınların nafakaları, evlâdları üzerine lâzım gelir. Kocaları bulunduğu halde fakir, kesbden âciz veya malı mevcud olmadığı halde gaib olursa bu kadınların nafaka­larını bilâhare kocalarına rücu etmek üzere evlâdları veya sair men aley-hinnefakaları, borç olarak vermeğe mecbur olurlar. Vermedikleri tak­dirde hâkimin emrile habs olunurlar.

231 - : Valideler ile küçük çocuklar, nafakaya babalardan ehak-dırlar.

Binaenaleyh bir kimse, nafakaya muhtaç olan babasile anasından veya babasile küçük çocuğundan yalnız birisinin nafakasını vermeğe ka­dir olsa bu hususda validesi veya küçük çocuğu takdim olunur.

232 - : Evlâd ve iyal sahibi olan bir kimse, nafakaya muhtaç olan anasile babasına müstakillen nafaka vermeğe muktedir değilse bunları sofrasına alarak kendi yediğinden bunlara da yedirmesi lâzım gelir, ay­rıca nataka vermesi icab etmez. Fakat böyle bir kimse, evlâd ve ıyale sahib değilse ebeveynini sofrasına almaya diyaneten mecbur olursa da kazaen mecbur olmaz. Böyle bir şahsın kazanç hususunda kusur etdiği bir iddia neticesinde hâkimce tahakkuk ederse lâyıkiyle çalıgıb anasına babasına infakda bulunmaya mecbur olur.

233 - : Usulün fakir olüb olmamasında ihtilâf olunsa söz, faknnı iddia, gınayı inkâr eden usulündür. Bu halde gınanın beyyine ile isbatı lâzım gelir.

234 - : Nafakaya istihkak hususunda lieb ve liüm cedler ile cedde-ler de baba ve ana-mesabesindedirler. Binaenaleyh bunlar da fakir ol­dukları takdirde nafakaya müstahik olurlar.

235 - : Usulün nafakaya istihkakında ihtilâfı dîn, mam değilse de ihtilâfı tabiiyyet manidir. Binaenaleyh fakir olan bir zimmî. müslim o-lan oğlundan nafakasını isteyebilir. Fakat gayri müslim bir ecnebi, is­lâm tabiiyetinde bulunan müslim ve gayri müslim oğlundan nafaka tale­bine hakkı olamaz. Velev ki bu ecnebi, müste'nıin bulunsun.

236 - : Nafakaya muhtaç bir kimse, gaib bulunan evlâdının uruz kabilinden olan bir malini kendi nafakası için satabileceği gibi bu evlâ­dının zevcesiyle fakir çocuklarının ve anasının nafakaları için de satabi­lir. Şu kadar var ki, satılacak mal, nafaka mikdarından fazla olmalıdır.

237 - : Bir kimse, gocuk veya mecnun bulunan evlâdının hem uru-zunu, hem de akarım velayeti cihetile satabilir. Bu halde bunların se­menlerini muhtaç ise kendisinin nafakasına sarf da edebilir.

238- : Bir kimse, kendi nafakası için büyük ve âkil olan evlâdı­nın, hazır olsun olmasın akarını satamıyacağı gibi hazır olan âkil ve baliğ evlâdının uruzunu da satamaz. Hindiyye, Reddi Muhtar, Bahri Raik.

« (Mâlikîlere göre ana ile babanın nafakaya istihkakları için şu şart­lar vardır :

(1) : Evlâd, hür olmalıdır.

(2) : Ebeveyn, mu'sir olmalıdır. Nafakalarının bir kısmim temin edebilecek bir halde iseler mütebaki kısmı evlâda teveccüh eder.

(3) : Ebeveyn, kesbden âciz olmalıdır. Kesbe kadir olurlarsa nafa*-kalan evlâdlarma lâzım gelmez.

(4) : Evlâd, bilfi'l musir olmalıdır. Bilkuvve musir, yani : mücer-red kesbe muktedir olursa babasına, anasına infak için kesbe icbar edil­mez.

(5) : Ebeveynin fakir olmaları, en az iki adlin şahadetile sabit olma­lıdır.

(6) : Evlâdın malı, kendisinin zevcesile çocuklarının ve muhtaç ol­duğu dabjaesile hadiminin nafakalarından fazla olmalıdır.

Erkek ve kız evlâd, müteaddid olunca nafakayı derecei servetleri­ne göre verirler. Mezhebde asi olan, budur. Diğre bir kavle göre miras­ları nisbetinde verirler. Diğer bir kavle göre de adedlerine göre müsavat üzre teahhüd ederler.

(7) : Nafakaya istihkak için ebeveynin veya evlâdın müslüman bu­lunmaları şart değildir.

Binaenaleyh gayri müslim bir babanın nafakası, müslim olan oğlu-na ve gayri müslim olan evlâdın nafakası da müslim bulunan babasına vacib olabilir.

(8) : Evlâd, fakir olan validelerinin nafakalarile mükellefdirler. Ve­lev ki valideleri fakir bir erkek ile evlenmiş bulunsun. Fakat meşhur o-lan kavle göre bu erkeğin nafakasını vermekle mükellef olmazlar. Nite­kim kocası zengin olunca validelerinin nafakasını vermekle de mükel­lef bulunmazlar.

(9) :Evlâd, ebeveynin hadimine, dabbesine aid nafakayı temin ile mükellefdir. Velev ki bunlara muhtaç bulunmasınlar. Fakat ebeveyn, ev­lâdın hadimine, dabbesine nafaka vermekle mükellef olmaz.

(10) : Muhtaç olan babaların birer veya müteaddid zevceler ile i'faf edilmeleri ve bu zevcelerin nafakaları ve hadime ehil oldukları takdirde bunların hadimlerinin nafakaları da evlâda teveccüh eder. Bu hususda söz, babalarındır.

(11) : Baba ile anadan başka kariblere nafaka verilmesi icab et­mez.

Binaenaleyh bir kimse, lieu veya liüm ceddine veya ceddesine nafa­ka vermekle mükellef olmaz. Nitekim bunlar da oğullarının oğullarına veya kızlarına veya kızlarının çocuklarına nafaka vermekle mükellef olmazlar. Çünkü cedler ile ceddeler, hakikaten baba ve ana değil­dirler.

înıam Mâlikden bir rivayete göre valideler, öz evlâdlarmın bile na­faka vermeğe mecbur değildirler. Kendileri de bunlardan nafaka alma­ya müstahik olmazlar. Çünkü valideler asabeden sayılmazlar. Elmuğnî, Eimezahibül'erbea.)

(ŞafiÜere göre de usulün nafakaya istihkakları, §u şartların vücu­duna mütevakkıf dır:

(1) : Ebeveyn, mu'sir olmalıdır. Yani : kendilerine lâyık yiyecekle­ri, meskenleri bulunmamalıdır. Bunların kesbden âciz veya müsiım olma­ları şart değildir.

(2) : Evlâd, erkek olaun kız olsunmûsir olmalıdır. Bu yüsr, halle­rine münasib bir kesb suretiyle de olabilir.

(3) : Evlâdın malları, kendüerile zevcelerinin ve çocuklarının bir günlük nafakalarından fazla olmalıdır.

(4) : Evlâd, babasını tezvie Üe i'fafda bulunmak ve alacağı kadının nafakasım temin etmek ile de mükellefdir. Şu kadar var ki, bir kimsenin evlenmeğe hakikaten ihtiyacı olmadığı halde evlâdından evlendirilmesi­ni taleb etmesi, halâl olmaz.

(5) : Evlâd müteaddid olunca verecekleri nafaka, kavli mu'temede nazaran hissei irsiyyelerine göre tevzi olunur. Yesarda gerek müsavi ol­sunlar ve gerek olmasınlar.

(6) : Nafaka ile.mükellef evlâddan biri gaib olsa diğeri hâkimin iz-nile nafakanın tamamını vererek hissesile gaibe ve mevcud ise mâline rücu edebilir,

(7) : Usulün nafakası, evlâd üzerine lâzım geldiği gibi evlâd bulun­mayınca da evlâdın ilânihaye evlâd ve ahfadı üzerine, derecelerine göre lâzım gelir. Elmuğnî, Tuhfetülmuhtac.)

(Hanbelî fukahasına göre de bu usulün nafakaları hususunda şu gibi şartlar vardır :

(1) : Nafaka alacaklar, fakir olub malları ve kesbe kudretlerini bu­lunmamalıdır.

(2) : Nafaka vereceklerin malları veya kesbleri, kendüerile zevcele­rinin nafakalarından fazla olmalıdır.

(3) : Nafaka alacaklar, nafaka vereceklere farz ve ta'sib suretiyle vâris olmalıdır. Bu, karabet, amudünneseb suretiyle olmadığı takdirdedir. O suretle olursa nafakaya istihkak için bir rivayete göre varis olmak lâzım gelmez. Binaenaleyh bir müslim, gayri müslim olan kardeşinin na-fakasile mükellef olmazsa da gayri müslim olan babadının nafakasile mükellef olabilir.

(4) : Mu'sir olan bir babanın nafakasile zevcesinin nafakası ve sa-gîr, fakir olan çocuklarının nafakaları musir olan. evlâdı üzerine lâzım gelir.

(5) : Babadan başka men aleyhnnefaka, müteadid olunca nafakayı hissei irsiyyeîeri nisbetnıde verirler. Meselâ : fakir bir kimsenin oğlu ile kızı içtima etse nafakası aralarında mirasları veçhile eslâsen lâzım gelir. Validesi ile oğlu içtima etse nafakasının altıda biri validesine, müte­bakisi de oğluna lâzım gelir. Kızile oğlunun oğlu içtima etse nafakayı nis-fiyyet üzere vermeleri icab eder.

«îmanı Şafüye göre bu üç. takdirde de nafaka, oğlu veya oğlunun oğlu üzerine lâzım geür. Çünkü asabe olan, odur.»

Yalnız validesi ile kızı içtima etse nafakası aralarında erbaen lâzım gelir. Yani : dörtde birini validesi, üçünü de kızı verir.

«İmam Şafiîye göre nafakayı yalnız kızı verir. Çünkü o, erkek kar­deşi ile bulundukda asabeden olur.»

Yalnız kızile kızının oğlu bulunsa nafakası, yalnız kızı üzerine lâzım gelir.

«Şafiî fukahasınm dermeyan etdikleri bir veçhe göre bu nafaka, yalmz kızının oğluna lâzım gelir. Çünkü o, erkekdir.»

Şayed cedde ile liebeveyn veya lieb erkek kardeş içtima etse nafa­kanın altıda biri ceddeye, mütebakisi de kardeşe teveccüh eder.

(6) : Akrebin mevcudiyetine binaen karib, mirasdan mahcur bulun­sa bakılır : eğer akreb zengin ise nafaka, yalnız onun üzerine lâzım ge­lir. Fakat akreb, mu'sir, nafaka alacak da usulden veya fürudan ise mu­sir olan karib, nafakayı vermekle mükellef olur. Çünkü mu'sir, mâdum mesabesindedir.

(7) : Nafaka verilmesi hususunda evvelâ zevce, sonra memlûk tak­dim olunur. Bunlardan sonra baba ced üzerine, oğul ve kız baba üzerine, oğul oğulun oğlu üzerine takdim edilir. Fakat oğul, büyük ve âkil oldu­ğu halde baba kötürüm bulunsa baba takdim olunur. Çünkü baba hür­mete daha lâyıkdır ve bu halde muavenete ihtiyacı daha ziyadedir.

(8) : Kariblerin müstahik oldukları nafakalar, âdete göre ekmek-den, katıkdan ve kisveden kifayet mikdarıdır. Eimuğnî, Kitabülfıkh alel-mezahibil'erbea.)

(Zahirîlere göre de her erkek ve kadın üzerine ilk evvel kendi nafa­kası teveccüh eder. Kendi nafakasından fazla bir mala mâlik bulunursa nafakaya muhtaç olub elinden iş gelmeyen anasına, babasına, dedelerine, ceddelerine, oğullarına, kızlarına ve bunların oğullarına, torunlarına, erkek ve kız kardeşlerine ve kendi zevcelerine nafaka verir. Bunların arasında derece farkı yokdur, miraslarının nisbeti de nazara alınmaz. Nafaka almakda biri diğerinden mukaddem değildir. Aralarında müsa­vat üzere nafaka tevzii icab eder. Bunların nafakalarından ve kisvele­rinden fazla malı kahrsa yine muhtaç olub kesbden her veçhile âciz bu­lunan mahrem zevH'erhama vesair vârislerine nafaka vermeğe mecbur tutulur. Bunlar da amcalar, ammeler, dayılar, teyzeler ve kardeş çocuk­larıdır.

Akribadan herhangi biri, vher ne suretle kesbe kadir olunca karibin-den nafaka alamaz. Bundan ana, baba, ced, cedde ile zevce müstesna­dır. Bunların hasis bir tarik ile kesbe kadir olmaları, nafakalarının su­kutunu icab etmez. Çünkü men aleyhinnefaka, bunları hasis kazançlar­dan korumakla mükellefdir.

Nafaka ile mükellef şahsın kendisinden müstağni olduğu uruz, hay­vanatı, akarı nafaka için satılabilir. Fakat satıldığı takdirde kendisinin helakini, ziyamı müstelzim olacak bir malı satılamaz. Evlâd nafakasın­da babaya başkaları iştirak etmez.

Şâ'bî gibi bazı zatlara göre hiç bir kimse, başkasının nafakasını ver­meğe icbar edilemez. Diğer bazı-zatlara göre de bir insan, yalmz kendi babasile kendi öz anasına nafaka vermeğe mecbur olabilir, başkasına vermeğe mecbur olmaz. Elmuhallâ.) [3]