İSLAM VE MODERN HUKUK KARŞILAŞTIRILMASIYLA CEZA HUKUKUNA VE KISASA KISA BİR BAKIŞ

İSLAM VE MODERN HUKUK KARŞILAŞTIRILMASIYLA CEZA HUKUKUNA VE KISASA KISA BİR BAKIŞ
Kavram olarak suç, ceza hukukunun temelini teşkil eder. Suçun cezalandırılmasının temel amacı suç işlenmesini önlemek, insanları suçtan caydırmaktır. Bir fiilin suç teşkil edebilmesi için belirlenmiş olan suç unsurlarını içermesi gerekir. Günümüzde suçun dört temel unsuru olduğu kabul edilmektedir. Bunlar; kanuni unsur, maddi unsur, manevi unsur ve hukuka aykırılıktır. Peki İslam Hukuku'nda korunması önem arz eden unsurlar nelerdir sorusuna yanıt olarak diyebiliriz ki; hayat, din, akıl, nesil ve mal. Bu beş unsur İslam Hukuku için önem taşır ve bunları korumaya yönelik düzenlemeler oluşturulur. Bireyler ve toplum için bu unsurlar korumaya alınmış, bunlara yönelik ihlaller çeşitli müeyyidelerle cezalandırılmıştır.
İslam hukukunda konular kazuistik bir yöntemle ele alınmıştır, yani her konu ayrı ayrı düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler klasik İslam hukukçuları tarafından yapılmıştır. Bu durum aynı konuda farklı düzenlemelerin olması ve bu düzenlemelerin dağınık halde bulunması sonucunu doğurmuştur. İslam hukukunda suç kavramının karşılığı "cerîme" dir. İslam hukukunda suçlar şu şekilde tasnif edilmiştir; hadd, kısas ve ta'zir cezasını gerektiren suçlar. Modern hukukta olduğu gibi İslam hukukunda da suçun manevi unsuru dikkate alınmış, kasti ve taksirli suç ayrımına gidilmiştir. Hadd cezasını gerektiren suçlara örnek olarak; hırsızlık ve eşkıyalık, meşru olan devlete isyan, zina ve kazf(zina iftirası) verilebilir. Kişilerin hayatlarına veya vücut bütünlüğüne karşı işlenmiş olan suçlara karşılık kısas veya diyet cezası verilmekteydi. Cezanın kısas mı, diyet mi olacağı kısmı suçun kasti yada taksirli işlenmesine göre belirleniyordu. Bu cezalar Kuran ve sünnet tarafından belirlenmiş, bunlar hakkında düzenleme yapma yani cezaları arttırıp azaltma hakkı tanınmamıştır. Fakat mağdur veya mağdurun yakınları af yetkisine sahip olduğundan bu durumlarda ceza düşebiliyordu. Son olarak ta'zir suçlarına baktığımızda burada Kuran ve sünnet tarafından yaptırımı belirtilmemiş suçlar karşımıza çıkmaktadır. Bunlarda yaptırım siyasi otorite tarafından belirlenmiştir, bunun en önemli sebebi her toplumun birbirinden farklı oluşu, zamanın ve çağın gerektirdiği durumlardır. Yukarda da söylediğimiz gibi hadd ve kısas suçları bellidir, ancak ta'zir suçları tek tek belirtilmemiştir. Buradan da şöyle bir sonuca varmak mümkündür; İslam ceza hukukunda her alanı düzenlemeyip beşere de yetki vermiş, toplumların ve siyasi otoritelerin de yetki alanı olduğunu kabul ederek hareket etmiştir. İşte bu durum İslam hukukunun her çağa ayak uydurabileceğinin göstergesidir.
İslam hukuku ve modern hukuk karşılaştırılarak verilen açıklamalardan sonra idam cezasına İslam'ın bakışını irdelemeye başlıyoruz. Kısas cezası Kitap ve Sünnet delillerine dayanır. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hür hür ile; köle köle ile, kadın kadın ile kısâs olunur. Öldürülenin velisi tarafından, öldüren lehine bir şey affolunursa (diyet için) yapılacak uygulama örfe göre normal olmalı ve en iyi bir şekilde ona ödenmelidir. Bu size Rabbınızdan bir kolaylık ve rahmettir. Artık bu hükümden sonra kim haddi aşarsa ona acı bir azap vardır. Sizin için kısasta hayat vardır, ey tam akıllı insanlar" (el-Bakara, 2/178-179).
İdamda kısas nasıl olur? Cinayette ödeşmek. Bir suç işleyenin aynı cinsten bir ceza ile cezalandırılması. Öldürme veya yaralamada, suçluya aynı şeyin yapılması. Kasten adam öldürene veya yaralayana İslâm hukukunun uyguladığı ceza. Bir İslâm hukuku terimi olarak kısas; ferdin hakkı olarak yerine getirilmesi gereken, âyet ve hadislerde miktarı belirlenen ve suçlunun bedenine yönelik bulunan cezayı ifade eder. Kesmek anlamına gelen "Kass" kökünden alınmıştır.
Hayatı yaratan Allah olduğu gibi hayatı da koruyan ve nasıl korunması gerektiğini belirten de odur. Ölüm cezası konusunda Yaradan açık bir şekilde kurallar koymuştur. İslam'ın bir bütün olduğunu düşünerek yorumlar bu yönde yapılmalıdır. İnsan Kuran'ın ifadesiyle tüm evrende en üstün olarak yaratılmış olan bir varlıktır. Her şey insan için yaratılmıştır. Hayat insanın kendisine mi aittir, devlete mi aittir yoksa Yaradan'a mı aittir sorusuna yanıtımız Yaradan'a aittir cevabını verdiğimizde karşımıza şu sonuç çıkar. Kimse kendi hayatını sonlandırmaya yetkili değildir, ötenazi isteyemez; dolayısıyla kendi hayatına dahi kast etmeye yetkisiz olan insanın başka bir hayata da kast etmeye yetkisi yoktur. Haksız yere bir insanı öldürmenin tüm insanlığı öldürmekle eş olduğunu kabul eden İslam insan hayatına ne kadar önem verdiğini gösterir. Peki kasti öldürmelerde Yaradan'ının koyduğu ceza nedir? Öldürmeye verilecek ceza 3 seçenekli bir cezadır. Bu 3 seçenek içerisinde asıl olan ölümdür. Diğer 2 seçenek diyet ve aftır. İslam bu seçenekleri seçme hakkını mağdurun yakınlarına tanımıştır. Adaletin gerçekleşmesi için İslam ölüm yolunu açsa da başka seçenekler de sunmuştur. Bu şekilde aslında bir insanı öldürmenin bir nevi idamın-kısasın en son çarelerden olduğunu göstermiştir. Yaradılanı en iyi tanıyan Yaratıcı insanların insanca bir toplum içinde insanlığa yakışır bir biçimde yaşaması için düzenlemelerde bulunmuştur. Bugün insanı değersizleştiren her şey insanın kendi yaptığı tutarsız düzenlemelerden ibarettir.